Antakya Gezilecek Yerler

Türk Katolik Kilisesi ve Sarımiye Cami
türk Katolik Kilisesi ve Sarımiye Cami

Camii ve kiliseyi bir arada anlatmamın sebebi, “Hatay’ın özetini” yansıtmasından kaynaklanıyor. Şöyle ki :

Hatay’da yıllardır birçok dine mensup olan insan, kardeşçe bir arada yaşıyor. Aşağıda gördüğünüz tek kareye sığan fotoğraf da bunun kanıtı…

Türk Katolik Kilisesi’ne girip hem geziyorsunuz hem de terasına çıkıp çan ile minareyi aynı karede fotoğraflıyorsunuz. Dip dibeler zaten. Bence Hatay’daki yıllardır süren bu din kardeşliği, sadece Türkiye’ye değil, Dünya’ya örnek olmalı…

Bu arada kilise belli saatlerde açık oluyor. Hatta hemen aşağıya saatlerini yazayım :

Antakya Türk Katolik Kilisesi Açılış-Kapanış Saatleri :

Sabah : 10:00 – 12:00  (12:00-15:00 arası KAPALI)

Öğleden Sonra : 15:00 – 17:00

Pazar Günleri : Saat 3’e kadar KAPALI

Hatay Gazi Evi
Hatay Gazi Evi

After witnessing this beautiful frame of the mosque and the church, let me take you to a place that is located right next to the street and is not described much on the internet.

Burası, aslında bir dernek. Kurtuluş Savaşı, Kore Savaşı ve Kıbrıs Barış Harekatı gazilerinden oluşuyor. Yaklaşık 18 bin üyesi, 45 ilde şubesi ve 14 dilde temsilciliği bulunuyor.

Bahçeye adımınızı atar atmaz o kadar sıcak karşılıyorlar ki kendinizi evinize gelmiş gibi hissediyorsunuz.

Etrafta dolaşan, masalarda oturup çay içen ve koyu sohbete girişen insanları görünce huzur doluyor içiniz. Ayrıca size de çay ikram ediyor bu güzel insanlar.

Tüm bunlar bir yana, bahçenin ortasında duran ağaç ayrıca ilginizi çekiyor. Çünkü bu ağaç, tam 6 farklı meyveyi taşıyor.

O meyveler de : Portakal, limon, greyfurt, ağaç kavunu, kebbet ve mandalina… Bu ağacı yetiştirmelerinin sebebi, Hatay’da tüm dinlerin özgürce tam manasıyla yaşayabilmesi…

İnanılmaz anlamlı… Antakya’ya gidince gazilerle sohbet etmek, çaylarından içmek ve hoşgörü ağacını görmek için mutlaka buraya uğrayın derim.

Bu güzel duygularla şimdi de Türkiye’nin ilk müzesine doğru yürüyelim :

Antakya Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi
Antakya Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi

Burası da Kurtuluş Caddesi üzerinde ve Gazi Evi’nden 5 dakikalık yürüme mesafesinde bulunuyor.

Antakya’nın eski evlerinden müzeye çevrilmiş. Yani doğal bitkiler ile tarihi bir arada yaşayabiliyorsunuz.

Müzenin ortasında bahçeyi süsleyen güzel bir mandalina ağacı var. 2 katlı olan müzenin bir de yeşilliğe bakan küçük bir terası bulunuyor.

Müzede, Hatay’da doğal olarak yetişen 280 endemik bitki sergileniyor. Ve her bitkinin altında özellikleri yazıyor. Ben adını daha önce hiç duymadığım birçok bitkiyle burada tanıştım.

Bu bitkileri 4 ayrı odada yakından inceleyebiliyorsunuz. Üst katta ve terasta fotoğraf sergisi bulunuyor. 5. oda ise doğal yağların sergilendiği bir alan.

İlginiz olmasa da uğrayın derim. Hem Antakya’nın eski evlerinin içinde dolaşmak hem de birçok bitkiyi özellikleriyle birlikte keşfetmek harika oluyor. Ayrıca girişler de ÜCRETSİZ.

Habib-i Neccar Camii
Habib-i Neccar Camii

Türkiye’nin ilk aromatik bitkiler müzesinden çıktıktan sonra 5 dakika mesafedeki Anadolu’da yapılan ilk camiye doğru yürüyelim şimdi.

Öncelikle Habib-i Neccar kimmiş ona bakalım : M.S 40’lı yıllarda Antakya’da yaşamış ve Kuran-ı Kerim’in Yasin Suresi’nde adı geçtiği düşünülen bir marangoz.

O zamanlarda Hz. İsa ve havarileri Antakya’ya gelip tanrının tek olduğunu anlatmaya çalışmışlar. Ve buna inananların başında, Neccar geliyormuş.

Camiyle aynı alanda Habib-i Neccar’ın ve Yahya (Yuhanna) ile Yunus (Pavlus) Hazretleri’nin ziyaretgahı bulunuyor.

Hristiyanlara ait mezarlar olduğu için Hıristiyanların da önemsediği bir cami burası. Yine dinlerin iç içe geçtiği başka bir örnek daha karşımıza çıkıyor yani.

Bu güzel duygularla Kurtuluş Caddesi’ni bitirip Antakya sokaklarında dolaşalım diyorum biraz :

 Antakya Uzun Çarşı
Antakya Uzun Çarşı

Habib-i Neccar Camisi’nden sonra Hatay’ın en önemli simgelerinden biri olan Antakya Uzun Çarşı’nın kültürel geçmişine bırakalım kendimizi…

“Kültürel geçmiş” diyorum, çünkü çeşitli mesleklerin kuşaktan kuşağa aktarıldığı köklü bir çarşı burası. İçerisinde 3 han, 3 hamam ve birçok cami bulunuyor.

Farklı dinlere mensup esnaflar burada da uyum içinde işlerini yapıyorlar. Kimisi bakır işiyle, kimisi künefeyle, kimisi de defne sabunu yapımıyla çarşıya can katıyor.

Uzun Çarşı’yı gezerken hiç yol tarifi almaya çalışmayın. Çünkü sokaklar dar ve hepsi birbirine benziyor. En güzeli benim yaptığım gibi kendinizi çarşının akışına bırakmanız…

Bu arada Uzun Çarşıya geldiğiniz zaman neler yapabilirsiniz hemen yazayım :

Kurşunlu Han’da bulunan Asi Künefeleri’nden künefe yemek

Veya asırlık Çınaraltı Yusuf Usta’da künefe yemek (yarım fıstıklı)

Aydın Kasabı’nda Tepsi Kebabı yemek

Pöç Kasabı’nda Kağıt Kebabı yemek

Hatay’ın meşhur sürk, zahter, nar ekşisi, defne sabunu gibi ürünlerinden almak

Büyük fırınlarda pişirilen, kekik ve tuza bandırılarak yenen Antakya Simidi’nden almak

Adım başı görebileceğiniz künefe yapımını canlı olarak izlemek

Şimdi, Antakya Uzun Çarşı’da dolaşıp bir güzel künefemizi yediysek, dar sokakların gizemini keşfetmeye devam edebiliriz :

Eski Antakya Evleri & Sokakları
Eski Antakya Evleri & Sokakları

Şöyle söyleyeyim : Eski Antakya Evleri, Hatay’da en çok beğendiğim yerlerdendi. Hatta otelden gece vakti bile kendimi bu dar sokakların arasına bırakıyordum.

Şimdi “nereden, nereye nasıl gittin?” diye sorsanız, inanın anlatamam. Çünkü Eski Antakya Evleri’nin bulunduğu kısım, labirent gibi.

Bazı sokaklardan sadece tek kişi geçebiliyor. Ve buradaki evler sit alanı olarak geçtiği için tadilat yapmak yasak.

Sadece kısıtlı izin alıp, yapının dokusuna zarar vermeden ufak tadilatlar yapmaya izin veriliyor. Böyle olması en güzeli.

Çünkü bu evler şehrin tüm karakteristik özelliklerini bir arada görebileceğiniz, halkın gelenek ve göreneklerine şahit olabileceğiniz bir kültür birikimini sunuyor.

Bu açıdan çok değerli bence. Kıymetini bilmek lazım. Bu arada bu tarihin yaşadığı sokaklarda benim en dikkatimi çeken şey, evlerin kapılarının direk sokağa açılmaması oldu.

Sebebi ise ev yaşamı özel bir alan olduğu için, dış kapıların ya çıkmaz bir sokağa ya da dar bir geçitten geçilerek sokağa bağlanmasıymış.

Ne kadar ince bir ayrıntı. Çok hoşuma gitti gerçekten. Sanırım bu yüzden hem gece hem de gündüz bu sokaklarda kaybolmak istedim.

Gündüz güzel olduğu kadar gece de çok hareketli bir yer oluyor.

Ve aralardaki otantik tasarımlı eski Antakya evleri kafelerinde oturup sohbet etmek de ayrı bir keyif veriyor insana. Kesinlikle her 2 türlü de Antakya sokaklarında turlamalısınız.

Asi Nehri
Asi Nehri

Tarihi evlerin arasından aşağıya doğru, yani Uzun Çarşı’nın olduğu kısma doğru yürüdüğünüzde, meydanın hemen yanından akan Asi Nehri’ni görüyorsunuz.

Fotoğrafta gördüğünüz üzere, harika bir manzara karşılıyor. İsminin neden ‘asi’ olduğuna gelirsek, güneyden kuzeye, yani ters yöne doğru akan bir nehir burası.

Bazılarına göre Asi Nehri efsanesi de : Musa, Kızıl Deniz’i ikiye ayırdıktan sonra ters akmaya başladığı yönünde…

Bu arada nehir, Lübnan ‘dan başlayıp Suriye’den geçerek Hatay ilinden Akdeniz’e dökülüyor.

Tavsiyem, Antakya Asi Nehri’nden sadece fotoğraf çekilip geri dönmemeniz… Çünkü köprüden geçince güzel bir park karşılıyor sizi.

Vaktiniz varsa ve hava da güzelse bu park içinde yürüyüş yapın derim. Eğer vaktiniz yoksa da köşedeki kitapçıların arasında mutlaka güzel bir çay için.

Saint Pierre Kilisesi
Saint Pierre Kilisesi

Antakya gezilecek yerlerde Asi Nehri’ne kadar her bir noktayı yürüyerek gezdikten sonra şimdi mesafe olarak araçla ya da toplu taşımayla ulaşabileceğimiz yerlere gidelim.

İlk olarak Antakya’da beni en çok etkileyen yapılardan St. Pierre Kilisesi’yle başlayalım diyorum.

En başta, “mesafe olarak uzak” dediğime bakmayın. Çünkü aracınız varsa, merkezden sadece 5-10 dakika sürüyor.

Zaten gidene kadar tabelalar yolu bulmanıza yardımcı oluyor. Aracı kilisenin aşağısına parkedip yürüyerek biraz yukarı doğru çıktıktan sonra ulaşıyorsunuz.

Hatay St Pierre Kilisesi’nin bu kadar önemli olmasının sebepleri ise; Dünya’nın ilk mağara kilisesi olması ve Hristiyan’lığın en eski kilisesi olması…

Kilisenin içerisi küçük ama bence çok etkileyici. Kayanın oyularak böyle önemli bir yere dönüştürülmesi çok muazzam.

Ayrıca bahçesinden manzarayı izlemek de güzel. Hava soğuk olmasına rağmen gezmekten çok keyif aldığım bir yer oldu bu kilise. Mutlaka gitmenizi öneririm.

St. Pierre Kilisesi Açılış/Kapanış Saatleri – Ücreti 

Yaz Dönemi (Nisan-Ekim) Ziyaret Saatleri : 08.30 – 19.00

Kış Dönemi (Kasım-Mart) Ziyaret Saatleri : 08.30 – 17.00

Müze kartlılara ücretsiz. 

Hatay Arkeoloji Müzesi
Hatay Arkeoloji Müzesi

Dünya’nın ilk mağara kilisesinden sonra araçla sadece 5 dakikalık bir mesafede olan Dünya’nın en büyük mozaik müzesine doğru gidelim şimdi.

Aslında 1948 yılında açılan Hatay Müzesi, Dünya’nın 2. büyük arkeoloji müzesiymiş.

Ama Hatay, kültür varlıklarının zenginliği açısından Dünya’da en fazla eski eserin çıkarıldığı şehirlerin başında geldiği için, zaman içersinde müze yetersiz gelmeye başlamış.

Bu nedenle de zengin koleksiyona yakışır yeni bir müze binası inşa edilmiş. (yanlışlıkla eski müzenin olduğu yere gitmeyin, aşağıya adres yazacağım)

Tabii henüz müzenin %60’ı tamamlandığı için tüm bölümler açık değil ama yine de gezilecek çok fazla alan mevcut. Hatta içerisi kaybolacak kadar büyük diyebilirim.

Bu yüzden gezmeden önce 3D sinemada, Antakya Arkeoloji Müzesi hakkında bilgi ve tanıtımı izleyin derim. Her saat başı 12 dakika boyunca gösterim yapılıyor.

Ben saat başına denk gelemediğim için kaçırmıştım ama size kesinlikle tavsiye ederim. Gezmeden önce çok faydalı olacaktır.

Bu arada Hatay Mozaik Müzesi’nde :

3000 metrekareden fazla mozaiğe,

Heykellere, vitrin içerisindeki çok sayıda esere,

Alan canlandırmalarına,

Sütunlara, yazıtlara,

Büyük alanları kaplayan maketlere

Ve daha sayamadığım birçok geniş kapsamlı çalışmalara şahit oluyorsunuz. Tavsiyem; acele etmeden rahat rahat gezmeniz. O da en az 2 saatinizi alacaktır.

Eğer çocuklarınızla gezmek istiyorsanız yakın zamanda Çocuk Eğitim Atölyesi açılacakmış.

Bu bölümde çocuklara faaliyet alanı oluşturularak uygulamalı şekilde eğitim verilmesi planlanıyormuş.

Aşağıya müzenin numarasını yazacağım. Gitmeden önce çocuk bölümünün açılıp açılmadığı hakkında ön bilgi alırsanız daha iyi olur.

Hatay Arkeoloji Müzesi Giriş Ücreti – Ziyaret Saatleri – İletişim Bilgileri

Yaz Dönemi (Nisan-Ekim) Ziyaret Saatleri : 09.00 – 19.00

Kış Dönemi (Kasım-Mart) Ziyaret Saatleri : 08.30 – 16.30

(Müzekartlılara ücretsiz)

Telefon : 0326 225 10 60-66

Adres : Maşuklu Mahallesi, Atatürk Cad. Antakya/Hatay

Harbiye Şelalesi
Harbiye Şelalesi

Son olarak Antakya’ya 15-20 dakika mesafede bulunan Harbiye Şelaleleri’ne doğru giderek bugünlük gezimizi tamamlayalım diyorum.

Şöyle söyleyeyim : Hatay Harbiye’ye bir heyecanla gittim ama gördüğüm manzaralar benim için biraz hayal kırıklığı oldu açıkçası.

“Neden?” diye sorarsanız, Antakya Harbiye, doğal oluşumu ve güzel hikayeleriyle muhteşem bir bütün oluşturabilme potansiyeline sahipken, çok bakımsız kalmış maalesef.

Gidince göreceksiniz, gerçekten harika bir doğası var. Dağlardan gelerek Asi Nehri’ne dökülen buz gibi su sesi arasında insan enerji doluyor.

Fakat dediğim gibi bakıma ihtiyacı var. Birçok noktada çöplerin biriktiğini görmek çok üzücü. Eğer biraz düzenlenirse kesinlikle çok keyifli bir yer olur.

Bunun dışında Antakya Harbiye Şelalesi’nde beni en mutlu eden ve ilgimi çeken durumu hemen sizinle paylaşayım :

Harbiye Şelalesi’nin girişinde birçok hediyelik eşya satan stantlar oluyor. İşte onlardan birinde İsa Amca inanılmaz güzel işler yapıyor. Hemen ne yaptığını anlatayım:

İsa Amca, Türkiye’de sadece Harbiye’de bulunan ve dağlardan, derelerden topladığı siyah renkli Serpantin taşından hayvan figürleri, heykeller, kolyeler yapıyor.

Ben üzerine ismimi yazdırdığım kolyelerden aldım. Hem de tanesi ipiyle birlikte sadece 5 TL’ydi. Ayrıca İsa Amca’yla ayak üstü sohbet etmek de çok tatlıydı.

Hatay Harbiye Şelalesi’ne giderseniz mutlaka İsa Amca’ya uğrayıp güzel kolyelerinden alın. Umarım siz gittiğinizde şelalelerin çevresi daha temiz ve bakımlı olur.

Yorum yapın